-
1 әҗәттә булу
borçlu olmak -
2 бурычлы булу
borçlu olmak -
3 verschuldigd zijn
borçlu olmak -
4 verdanken
borçlu olmak -
5 appreciate
v. değer vermek, değerini bilmek, minnettar olmak, teşekkür borçlu olmak, değerlendirmek, takdir etmek, değer biçmek, değerlendirmek; değerini artırmak, fiyatını yükseltmek; beğenmek, zevk almak; anlamak, kavramak, değer kazanmak, değerlenmek* * *1. değerlendir 2. takdir et* * *[ə'pri:ʃieit]1) (to be grateful for (something): I appreciate all your hard work.) müteşekkir olmak, teşekkür borçlu olmak2) (to value (someone or something) highly: Mothers are very often not appreciated.) değerini bilmek, takdir etmek3) (understand; to be aware of: I appreciate your difficulties but I cannot help.) anlamak4) (to increase in value: My house has appreciated (in value) considerably over the last ten years.) değeri artmak•- appreciably
- appreciation
- appreciative
- appreciatively -
6 schulden
schulden ['ʃʊldən]vt borçlu olmak, borcu olmak;jdm etw \schulden birine bir şey borçlu olmak;wie viel schulde ich dir? sana ne kadar borcum var? -
7 devoir
Iv t1 être obligé ödev [œ'dev]◊Il doit partir. — Gitmek zorunda.
◊Tu devrais le savoir. — Bunu bilmen gerekir.
◊Tu aurais dû m'appeler. — Beni çağırmalıydın.
2 être nécessaire gereklilik [ɟeɾecli'lic]◊J'ai dû l'aider. — Ona yardım etmem gerekti.
3 possibilité olasılık [oɫasɯ'ɫɯk]◊Tu dois te tromper. — Yanılıyor olmalısın.
◊La tarte doit être cuite maintenant. — Turta artık pişmiş olmalı.
4 avoir l'intention niyetli olmak◊Elle doit venir cet été. — Bayan bu yaz gelmeye niyetli.
5 avoir à payer borçlu olmak◊Je lui dois trente euros. — Onu otuz euro borçluyum.
6 avoir grâce à -e borçlu olmak◊Je lui dois la vie. — Ona hayatımı borçluyum.
IIn m1 obligation görev [ɟœ'ɾev]◊Il n'a fait que son devoir. — O sadece görevini yaptı.
2 exercice okul ödevi -
8 owe
-
9 долг
ödev,görev; borç; boyun borcu* * *м1) ödev; boyun borcu; borç (-cu); görevдолг че́сти — namus borcu
долг ве́жливости — nezaket borcu
чу́вство до́лга — ödev duygusu
ве́рный своему́ интернациона́льному до́лгу — enternasyonal görevine sadık
выполня́ть свой матери́нский долг — annelik ödevini yapmak
счита́ю свои́м долгом поблагодари́ть тако́го-то — falana teşekkür etmeyi (bir) borç bilirim / sayarım
2) borç (-cu)госуда́рственный долг — devlet borcu
вне́шние долги́ — dış borçlar
••взять в долг — borç almak; eğreti almak ( не деньги)
дать кому-л. де́нег в долг — borç para vermek
быть в долгу́ перед кем-л. — birine borçlu olmak
не оста́ться в долгу́ перед кем-л. — birine karşı minnet altında kalmamak
что́бы не остава́ться в долгу́, мы подари́ли им часы́ — minnet altında kalmamak için onlara bir saat hediye ettik
быть в долгу́ у кого-л. — birine borcu olmak
пе́рвым до́лгом — herşeyden önce
по до́лгу слу́жбы — görev gereği, vazife icabı
-
10 задолжать
borçlanmak,borçlu olmak* * *сов.borçlanmak; borcu olmakон задолжа́л мне сто рубле́й — bana yüz ruble borcu var / vereceklidir
-
11 be in smb.'s debt
v. borçlu olmak, minnettar olmak -
12 be indebted to smb
v. teşekkür borçlu olmak, minnettar olmak -
13 be under an obligation
minnettar olmak, borçlu olmak -
14 be up to one's ears in debt
gırtlağına kadar borçta olmak, uçan kuşa borçlu olmak -
15 be in smb.'s debt
v. borçlu olmak, minnettar olmak -
16 be indebted to smb
v. teşekkür borçlu olmak, minnettar olmak -
17 be under an obligation
minnettar olmak, borçlu olmak -
18 be up to one's ears in debt
gırtlağına kadar borçta olmak, uçan kuşa borçlu olmak -
19 Minus
Minus machen zarar etmek;im Minus sein borçlu olmak, ekside olmak -
20 verbunden
verbunden adj: mit verbundenen Augen gözleri bağlı (olarak);jemandem verbunden sein für … için teşekkür borçlu olmak;TEL sein mit -e bağlanmış olmak
- 1
- 2
См. также в других словарях:
hayatını (birine) borçlu olmak — 1) biri tarafından ölümden kurtarılmış olmak 2) birinin yaşamı bir başkasının desteği ile sağlanmış olmak Bu hayatımı ağabeyime borçluyum … Çağatay Osmanlı Sözlük
borçlu bulunmak (veya olmak) — (birine) borçlu duruma düşmek Dehasını, geçirdiği sara nöbetlerinin şokuna borçlu bulunuyordu. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
medyunuşükran olmak — teşekkür borçlu olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
uçan kuşa borcu olmak — pek çok kişiye borçlu olmak Ben kimsenin hususi hayatına karışmayı asla sevmem ama şu Şahin Paşa, uçan kuşa borcu olduğunu herkes bilirken nasıl oluyor da kumarda bu kadar para kaybediyor. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
kefil olmak — borçlu borcunu ödemediğinde veya bir kimse verdiği sözü yerine getirmediğinde bütün sorumluluğu üzerine almak Kefil olmak istediğiniz adamı evvela benden soracaksınız. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
medyun olmak — (birine) kendini borçlu hissetmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
hayat — 1. is., hlk., Ar. ḥiyāṭ 1) Genellikle köy ve kasaba evlerinde, üstü kapalı, bir veya birkaç yanı açık sofa 2) Avlu 3) Balkon 4) Sundurma 2. is., Ar. ḥayāt 1) Canlı, sağ olma durumu 2) Yaşam Hayat sahnesinde yetmiş üç yaşın basamaklarındayım. H. F … Çağatay Osmanlı Sözlük
şükretmek — e, der, Ar. şukr + T. etmek 1) Tanrı ya minnet duygusunu sunmak, şükreylemek Bu fırsatı sana bahşettiğinden dolayı Allah a şükret! P. Safa 2) Bir kimseye minnet duymak, gönülden borçlu olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
borca batmak — çok borçlu olmak Şevket ölesiye çalışmak pahasına acaba bu korkunç masrafı karşılayacak kadar para kazanıyor mu idi yoksa çocukcağız borca mı batıyordu? R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıkmak — den, ar 1) İçeriden dışarıya varmak, gitmek Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık. F. R. Atay 2) nsz Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı. Atatürk 3) nsz Bir meslek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
alacaklı — sf. Birinden alacağı olan (kimse), borçlu ve verecekli karşıtı Gelir desen dar gelir / Günaşırı alacaklılar gelir. O. V. Kanık Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller alacaklı çıkmak alacaklı olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük